EDEBİYAT HAZİNESİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

EDEBİYAT HAZİNESİ

Edebiyat Severlerin Buluştuğu Nokta!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 EDEBİYATTA BİLGİ ve GEVEZELİK

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Erturan Elmas
Admin
Erturan Elmas


Mesaj Sayısı : 93
Kayıt tarihi : 13/10/08
Yaş : 68
Nerden : Bursa

EDEBİYATTA BİLGİ ve GEVEZELİK Empty
MesajKonu: EDEBİYATTA BİLGİ ve GEVEZELİK   EDEBİYATTA BİLGİ ve GEVEZELİK Icon_minitimeSalı Ekim 14, 2008 3:10 pm

EDEBİYATTA BİLGİ ve GEVEZELİK

Fuzulî, niçin Fuzulî olmuştur? 16 asırda yaşamış bu şair neden beş yüz yıldır hem Azerî bölgesinde hem de Anadolu coğrafyasında okunmaktadır, şiirleri ders kitaplarında örnek metinler olarak incelenmektedir? Ve niçin edebiyat profesörleri tarafından Divan şiirinin en büyük kalemi olarak gösterilmektedir?

Bu sorulara verilecek yüzlerce cevabın başında Fuzuli’nin ilim sahibi bir kişi olması gelir. Fuzulî “İlimsiz edebiyat temelsiz bina gibidir.” diyor. Fuzulî, İslâmi ilimlere, Arap ve Fars mitolojisine hâkim bir zattır. Türkçeden başka Farsça ve Arapça biliyor. Şöyle diyebilirsiniz: Günümüz şairlerinden filanca da İngilizce ve Fransızca biliyor… Fakat Fuzulî bu dilleri Arapça Divan, Farsça Divan oluşturacak kadar iyi biliyor.

Şiir heveslilerine “Yeterli bilgin olmadan iyi şiir yazamazsın, şu kitapları oku, en basitinden kafiye ve redif nedir bunu öğren, böyle basit hatalar yapma!” diyorum. Anında cevap alıyorum: “Şiir ilham ürünüdür. Ben bilgiyle veya düşünerek yazan biri değilim; ilham sonucu bu dizeleri oluşturuyorum.” Kısaca edebiyatla ilgili birkaç bilimsel kitabı okumak zor geliyor, ilhama sığınıyor.

Evet, şiirde ilham vardır. İlham bir buluştur; bir konuya, bir duyguya farklı bir bakıştır. Bu farklı bakış açısı, bir heykeltıraşın atölyesine bir mermer kütlesinin gelmesine benzer. Nasıl ki heykeltıraş aylarca bu kütleyi yontar, ter dökerse şair de buluşu üzerinde haftalarca, bazen aylarca çalışmalıdır.

Yahya Kemal Beyatlı öldükten sonra meşhur olanlardan değildir. Yaşadığı müddet zarfında hep üstat diye anılmıştır. Yahya Kemal şiirlerini bir kitapta toplamamıştır. Yayınevi sahipleri: “Üstat, müsaade et şiirlerini kitap hâlinde basalım, siz de kazanın, biz de biraz nasiplenelim.” dediğinde hep bu teklifleri reddetmiştir. Onun şiirleri, Yahya Kemal vefat ettikten sonra mirasçıları tarafından kitap haline getirilmiştir.

Yahya Kemal bir yılda en fazla üç-dört şiir yayımlardı dergilerde. Bir başka şair o yıl üç şiir kitabı yayımlamış, bir romancı altı roman çıkarmış kimse dikkat etmezdi. Yılsonu geldiğinde “Yılın Sanat Olayları” listesinde ilk sırada Yahya Kemal olurdu. Şöyle bir cümle: Yahya Kemal, Sessiz Gemi’yi yayımladı… Tabii ki yılın sanat olayı bu şiir olacak. Çünkü aylar belki de yıllar süren bir kurgunun, kelimelerle yapılan amansız bir mücadelenin; edebiyat, tarih ve sanat tarihinde engin bir kültürün ürünüdür bu şiirler. Yahya Kemal’in bir şiiri yayımlanınca o şiir gençler tarafından ezberleniyor, besteleniyor ve ders kitaplarına örnek metin olarak giriyordu.

Almancayı dil bilimciler Faust’tan önceki ve sonraki dönem diye ikiye ayırıyor. Faust, Goethe’nin bir tiyatro eseridir. Bu eser üç yüz sayfalık manzum tiyatrodur. Goethe bu eseri 61 yılda yazmıştır. Son perdenin son sahnesini ölmeden iki hafta önce bitirip zarfa koyarak mühürlemiş ve avukatına teslim etmiştir. Dilciler Faust sayesinde Almancanın duygu ve düşünceleri ifadede bir atılım yaptığını, Goethe’nin Almancaya çok büyük katkılar sağladığını söylüyor.

Goethe, Faust’un 1. perdesinin 1. sahnesini yazıp yayımladığı zaman tıpkı Yahya Kemal’in şiirleri gibi bu metin ses getiriyor, ders kitaplarında örnek metin olarak okutuluyor, tiyatrocular bu metni sahneye koyuyor, gazeteciler Goethe’yle “ikinci sahne ne zaman bitecek” diye röportaj yapıyor. Diyelim ki ikinci sahne üç yıl sonra, üçüncü sahne beş yıl sonra bitiyor. Böylece eser 61 yılda tamamlanıyor.

Almanya’da binlerce edebiyat heveslisi “Faust’un tamamını okumadan öleceğime üzülüyorum.” demiştir ve okuyamadan, dilimizdeki harika ifadeyle gözleri açık ölmüştür.

Bu örnekleri niçin verdim? Evet, şiir ilham ürünüdür ama o ilhamı heykeltıraş gibi veya bir kuyumcu titizliğiyle işlemek, çalışmak ve sabretmek gerekir.

“İlimsiz edebiyat olmaz, oku.” dediğim kişilerin bazıları Âşık Veysel’i öne sürüyor. Veysel liseye, üniversiteye gitmemiş… Gerekçe bu… Hani tiyatrocular arasında bir tartışma yaşanır: Alaylı, mektepli kavgası. Bu kavganın aslı, anlamı nedir? Bazı tiyatrocular konservatuara gitmemiş, küçük yaşlarda sahneye çıkıp usta çırak ilişkisiyle kendisini geliştirmiştir, bazıları da bu sanatı Güzel Sanatlar Akademilerinde öğrenmiştir.

Şiirde mektepli diye bir grup yoktur ama Âşık Veysel alaylı diyebileceğimiz bir şairdir. Çünkü küçük yaşlardan itibaren Saz şairlerinin toplanıp şiirler söylediği, türküler, semailer okuduğu mekânlarda yetişmiş, usta çırak ilişkisiyle şairlik yeteneğini geliştirmiştir.

Bazı edebiyat heveslileri vardır, edebiyatın, şiirin, hikâyenin ne olduğunu dahi bilmeden, öğrenme ihtiyacı hissetmeden sürekli yazar. Ne kadar çok yazarsa o kadar büyük bir sanatçı olduğunu zanneder. Onların yazıdaki tek prensibi “Al eline kalemi, yaz aklına geleni”dir. Yani gevezeliktir.

Boşuna mı demiş atalarımız… Boş teneke çok öter.

Erturan Elmas
Bursa / 2008
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://erturanelmas.yetkin-forum.com
 
EDEBİYATTA BİLGİ ve GEVEZELİK
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
EDEBİYAT HAZİNESİ :: Erturan Elmas'ın Eserleri :: Makaleler-
Buraya geçin: