EDEBİYAT HAZİNESİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

EDEBİYAT HAZİNESİ

Edebiyat Severlerin Buluştuğu Nokta!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 SERBEST ŞİİRDE BİÇİM

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Erturan Elmas
Admin
Erturan Elmas


Mesaj Sayısı : 93
Kayıt tarihi : 13/10/08
Yaş : 68
Nerden : Bursa

SERBEST ŞİİRDE BİÇİM Empty
MesajKonu: SERBEST ŞİİRDE BİÇİM   SERBEST ŞİİRDE BİÇİM Icon_minitimePerş. Ocak 28, 2010 9:28 am

SERBEST ŞİİRDE BİÇİM

“Türk edebiyatında hece, aruz ve serbest olmak üzere üç çeşit ölçü kullanılmıştır.” diyenleri şiddetle eleştirip: “Serbest ölçü diye bir şey yoktur; eğer böyle bir ölçü olsaydı mutlaka birtakım kuralları olurdu. Söyleyin bakalım, serbest ölçünün kuralları nelerdir? Dizelerde eşit sayıda hece veya kelime mi kullanılıyor? Hayır… Peki, hecelerin kapalı veya açık oluşuna mı dikkat ediliyor? Yine hayır; öyle değil mi? O hâlde bu ölçü değil, olsa olsa ölçüsüzlüktür.” diyen ben bu yazıma “serbest şiirde biçim” başlığını koyuyorum. Ne çelişki değil mi?

Serbest şiirde biçim olur mu?

Elbette olmaz. Adı üzerinde işte: Serbest şiir…

Halk ve Divan edebiyatlarında koşma, mani, gazel, murabba gibi birtakım nazım şekilleri vardı. Şiirin kaç beyitten veya dörtlükten oluşacağı kesin kurallarla belirlenmişti. Meselâ koşma en az üç, en çok beş kıtadan oluşmalıydı. Gazeller beyitler hâlinde yazılmalı, en az beş, en çok on beş beyit olmalıydı. Ayrıca beyitlerdeki veya dörtlüklerdeki kafiye dizilişi birtakım kurallarla belirlenmişti. Şairler ölçü, nazım şekli, kafiyeleniş biçimi gibi bazı kurallarla adeta kendilerini zincirlemişlerdi.

Şimdi öyle mi? Hem hayatımızda hem de şiirimizde hürriyetin tadını çıkarıyoruz. Şiirdeki tüm prangalar kırıldı. 60 – 70 yıldır “serbest şiir” dediğimiz eserler vücuda getiriyoruz.. Gerçi yukarıda bahsettiğim tarzda şiir yazanlar da mevcut fakat 1940’tan sonraki şiir serüvenimizde bu tür şairler devede kulak kalır. Ölçü derdimiz yok her şeyden önce. Ayrıca şiirimizi beyit, üçlük, dörtlük… gibi dize kümelerinden de oluşturmuyoruz. Klasik nazım şekilleri bizden çok uzakta…

Şiir hakkındaki kuramsal yazılarımı dikkatle okuyup çok faydalandığını belirten genç bir şair adayı bana yazdığı bir mesajda şöyle diyor: “İnternetteki edebiyat sitelerinde şiir yazan birçok arkadaş hep aynı tarzda şiir yazıyorlar; yazdıkları da çok sıkıcı şeyler.”

Evet, genç şair adayımız haklıdır. Söz ettiği kişiler duygusal bir anında akıllarına gelen her şeyi kâğıda döküyorlar. Yazılarını “Al eline kalemi, yaz aklına geleni” ilkesiyle kaleme aldıkları için serbest şiir adı altında sıkıcı ve tekdüze kelimeler yığını oluşturuyorlar. Ben bu tarz şiirleri ev yapımı için boş bir meydana konmuş demir, çimento, kapı, pencere, çivi… gibi karışık ve düzensiz malzeme yığınına benzetiyorum.

Yine aynı soruya gelelim: Serbest şiirde biçim olur mu?

Elbette olur. Ölçü ve biçim yönünden serbest şiir yazan üstatların eserlerini inceleyin bazı şiirlerinde özgün biçimler göreceksiniz. Aslında bu yazıma “Serbest şiirde özgün biçimler yaratmak” başlığını koymalıydım. Evet, serbest şiirde özgün biçimler olur ve olmalıdır da… Şimdi bu fikrimin doğruluğunu ses bayrağımız Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabından hareketle kanıtlamaya çalışacağım.

Eserin adı: Malazgirt Ululaması… Kitap seksen beş sayfa ve elli üç şiirden oluşuyor. Kitapta “Savaş sığmadı dile” cümlesinden ibaret tek dizeli şiirden tutun da yirmi yedi dizeden oluşan uzunca bir şiire kadar her boyutta şiir mevcut. Malazgirt Zaferini konu alan bu destandaki ilk şiir şöyle:

KUŞLAR

Malazgirt’te bir ulu ağaç vardı
Bir ulu ağaca kondu bir kuş
Kondu bin kuş
Kondu kırk bin kuş
İlk konan dedi öbürlerine
Benim adım Tanrıcıldır.

İlk konan sordu öbürlerine
Nedir sizin
Yerden göğe
Adınız?
Çağrıştı adını yerden göğe
Hepsi:
Tanrıcıl.

Görüldüğü gibi bu şiir serbest ölçüyle (daha doğrusu ölçüsüz) ve serbest nazım biçimiyle (yani biçimsiz) yazılmış.

Kitabın sonunda üç dizeden oluşan “Yurt” başlıklı şiir yer alıyor:

Sevgidir yeryüzü
Çekilir kılıca
Bayrak olur, yurt olur.

Gördüğünüz gibi bu dizeler de serbest şiirin tüm niteliklerine sahip.

Gelelim asıl konumuza… Yani serbest şiirde özgün biçimler yaratmaya…

Önce şunu söylemeliyim. Bu yazımdaki amacım Dağlarca’nın kitabını tanıtmak, kitaptaki şiirlerin tahlilini yapmak ve yorumlamak değildir. Bu nedenle alıntı yaptığım şiirlerin içeriğine girmeyeceğim, sadece biçim unsurlarından söz edeceğim.

Destanın ikinci şiiri beş beyitten oluşan “Kuş At”…

Yel gibi uçup gideriz
Atlar gelecekle yelli

Yeryüzünün turnasıdır
Alınları terli terli

Kocaman bir kuştur atlar
Konacak buraya belli.

Sadece altı dizesini aldığım bu şiirin biçimine dikkat ediniz. Üstat duraksız 8’li hece ölçüsüyle yazmış şiirini. Divan şiirinde pek sık kullanılan, iki dizeden oluşan beyit dediğimiz nazım biriminden yararlanmış. Ayrıca gazellerin ikinci ve sonraki beyitlerinde gördüğümüz “b a / c a / d a…” kafiye dizilişiyle şiirine özgün bir biçim vermiş.

Kitaptaki dördüncü şiir “Hele de” başlığını taşıyor:

Hele de hele de
Nerde Bizans ordusu
Görüşelim gele de

Hele de hele de
Benziyor at beşiği
Dalgaya da sele de

Hele de hele de
Bir çizgiye gelelim
Dağbaşı yüksele de

Dağlarca bu kısacık şiirinde de özgün bir biçim oluşturmuş. Birinci özellik Halk ve Divan şiirinde pek görülmeyen üçlükler hâlinde yazılması… İkinci özellik Halk şiirinde, özellikle manilerde görülen doldurma dize… Mesela Karacaoğlan bir dörtlüğünde şöyle diyor:

Hey geri de deli gönül hey geri
Adana İlbeyli Göksu Tekir’i
Otuz iki sancak Diyarbekir’i
Acep gezsem ala gözlüm var m’ola

Gayet açıktır ki bu dörtlüğün ilk dizesi asıl anlatılmak istenenle ilgisi olmayan sırf kafiye olsun ve dörtlük dolsun diye söylenmiş; fakat kulağa hoş gelen sözcüklerden oluşuyor. Manilerin birinci veya ilk iki dizelerinin de böyle olduğunu örneklerle ispatlamaya gerek yok sanırım.

Dağlarca üçlüklerinde “a b a / a c a / a d a” kafiye dizilişine dikkat etmiş. Her üçlüğün ilk dizesi yine eski şiirimizde sıkça görülen nakarat dizelerdir. Bundan başka ilk dizeler altı heceden oluşurken diğerlerinin manilerde kullanılan yedili hece ölçüsüyle yazıldığını görüyoruz.

Kitaptaki beşinci şiirden bir bölüm yazayım:

ATLILAR
Atlılar gökleri aştılar bir daha
Kocaman maviye şaştılar bir daha

Yeryüzü başlarken duymuşum ilk hızı
Parlamış alnında yaşamak yıldızı

Yellere karış sen yellerce es estir
Yankılan Türkçe ol ta için bir sestir.

Yedi beyitten oluşup sadece altı dizesini aldığım bu şiirde Halk edebiyatında kullanılmayan on ikili hece ölçüsünün denendiğini görüyoruz. Ayrıca beyitler hâlinde ve kasidelerdeki “a a / b b / c c…” kafiye düzeniyle kurgulanması bu şiirin özgün bir biçime sahip olduğunu kanıtlar.

Destanın sekizinci şiiri de oldukça hoş ve özgün:

ÖNCÜLER
Kuraldır
Saldırmak
İlk önce
İlk güneş

Girerken
Gündüze
İlk mavi
İlk güneş

Anlamaz
Gelen kim
İlk vuru
İlk güneş

Koparır
Bir çiçek
İlk kılıç
İlk güneş

Tamamı bu kadar olan şiirin her dizesi üç hecelik kelime veya kelime gruplarından oluşuyor. Ayrıca her dörtlüğün son dizesi nakarattır. Gördüğünüz gibi şiirde kafiyeli dizeler yok. Şiire musiki katan tekrar sözcükleri ve aliterasyondur. Sonuç olarak Dağlarca bu şiirde de yaratıcı zekâsını kullanarak özgün bir biçim oluşturmuş.

Kitabın onuncu şiiri “Bu Toprak” başlığını taşıyor.

Atlar yaklaşır da
Ne diye hep uzaktayız
Bizim değil midir
Bu toprak

Yürek ulaşır da
Ne diye orda değiliz
Büyürken işte elimizle ayağımızla bizim
Bu toprak.

Üç kıtadan oluşup iki dörtlüğünü yazdığım bu şiirde de farklı bir biçim mevcut. Her dörtlüğün ilk dizesi birbiriyle kafiyeli. Ayrıca son dizeler aynı sözcüklerden oluşuyor.

YERYÜZÜNE YÜRÜMEK
Nallarımız
Şimşek olur
Değince çakmak taşları

Birer sessizliktir
İşte
Alpaslan’ın yoldaşları

Yeryüzüdür
Atlarımız
Dağlar atların başları

Bu kısa şiirdeki biçim unsuru üçlüklerin son dizelerinin kafiyeli oluşudur. Görüldüğü gibi her şiirde farklı biçimler oluşturuyor şair.

KUŞATMA
Bu dörtnal
Dört alır
Dört yönü
Sel gibi

En önde Alpaslan ardında başbuğlar
Doğudan batıya güneyden kuzeye
Esmekte yel gibi

Bu dörtnal
Dört alır
Dört yönü
Sel gibi

Yaşama güçleri ağır ki öylesin
Nereye bassalar
Çökertir bel gibi

İki bendini yazmaya gerek görmediğim bu şiirde de farklı bir biçim görüyoruz. “Dört” sözcüğünün ilk üç dizesinde tekrar edildiği, üç heceli kelimelerden oluşan ilk dörtlük, şiirin asıl gövdesini oluşturan üçlüklerin önünde tekrar edilmiş. Ayrıca dörtlüklerin son dizesiyle, üçlüklerin son dizesi kafiyeli.

Tekdüze şiirler bana bir çölde yapılan tren yolculuğunu hatırlatır. Yolculuğa başladığınızda önce dikkatle pencereden dışarıya bakarsınız. Gördüğünüz sadece kum yığınlarıdır. Bir müddet sonra bıkarsınız manzaradan ve uyuklamaya başlarsınız. Fakat tren sahillerden, derin vadilerden, tünellerden; bazen köylerden ve bazen şehirlerden geçerse dikkatiniz asla dağılmaz. Dikkatle manzaraya bakar ve vaktin nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Dağlarca gibi üstatların şiirleri böylesine renkli yolculuklara benzer. Onlar duygu ve düşüncelerini çok farklı üslûpla ve özgün biçimlerle ifade ettiği için o eserleri sıkılmadan ve zevk alarak okursunuz.

Son olarak kitaptan bir şiir daha alıyorum.

TOPRAK YAZI
Sen sağdaki komutan kardaş
Ol o dere
Bürün ekinini otunu o derenin
Yayını gere gere
Bekle dur

Sen soldaki komutan kardaş
Ol öteki dere
Bürün cevizini iğdesini o derenin
Karışırken soluğun yellere
Umudunu çiçekle dur

Gördüğünüz gibi bu beşliklerdeki ilk üç dizeler birbirine benziyor. Her iki bendin de 2 ve 4. dizeleri birbiriyle, ayrıca son dizeler de kendi arasında kafiyelenmiş. Böylece serbest şiirde yeni bir özgün biçim oluşturulmuş.

1971’de, Malazgirt zaferinin 900. yıldönümü vesilesiyle TRT’nin açtığı yarışmada birinci olan bu destan şiiri herkese tavsiye ediyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://erturanelmas.yetkin-forum.com
 
SERBEST ŞİİRDE BİÇİM
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
EDEBİYAT HAZİNESİ :: Erturan Elmas'ın Eserleri :: Şiir Tahlilleri-
Buraya geçin: